Selam dostlar,
Hepimizin hayatında bir şekilde hissettiği ama çok az konuştuğu bir konuyu açmak istiyorum: erkeklik baskısı. Geçen gün elime geçen ve hızlıca sindire sindire okuduğum bir kitap var: “Erkekliğin Krizi” – yazarı Özcan Yüksek. Kitap doğrudan “erkek nasıl olunur” gibi klişelere girmiyor ama modern çağda erkek olmanın ne anlama geldiğini sorgulatıyor.
📘 Kitap ne anlatıyor?
Toplumun bize dayattığı güçlü, ağlamayan, sürekli çözüm bulan erkek profiline karşı “birey olma” çabasını konu alıyor. İlişkilerdeki rolümüzden, baba figürüne, iş dünyasında rekabet baskısından, duygularımızı bastırmaya kadar birçok noktaya değiniyor.
Kitapta özellikle erkeklerin kendi iç dünyasıyla yüzleşmesini engelleyen davranış kalıpları çok net örneklerle anlatılmış. Psikolojik olarak tokat gibi gelen yerler var.
Özcan Yüksek, gazeteci ve yazar olarak uzun yıllardır mitoloji ve toplumsal kimlik konularına eğiliyor. Adam Sanat, Atlas ve birçok dergide yazdı. Erkeklik, toplum ve kültür üzerine farklı bir gözle bakan yazılarıyla dikkat çekiyor. “Erkekliğin Krizi” kitabında da, deneyimlerini sade bir dille aktarıyor.
💬 Tartışma Sorusu
Sizce biz gerçekten kendi kimliğimizle mi yaşıyoruz, yoksa “erkeklik görevleri”yle mi?
Bu kitabı okuyan var mı? Hangi kısımlarda kendinizi buldunuz?